Çarpışan Galaksileri Bağlayan Bir Köprü Keşfedildi…

Gökbilimciler çarpışan galaksileri birbirine bağlayan karanlık madde ‘köprüsü’ keşfetti

Parlayan kürelerle dolu iki açık mavi leke, aralarında mor ve siyah duman uzanıyor

Bu çizim, çarpışan iki galaksi arasında uzanan bir “karanlık madde köprüsünü” gösteriyor.

Gökbilimciler, Dünya’dan 240 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan Perseus galaksi kümesini (Abell 426, Perseus takımyıldızında bulunan bir gökada kümesidir) içeren bir galaktik çarpışmanın uzun zamandır kayıp olan bir öğesini keşfettiler.

Yeni keşfedilen bir “alt küme” olan bu öğe, Perseus kümesinin merkezi galaksisi olan NGC 1275’in 1,4 milyon ışık yılı batısında yer alıyor. Bu iki öğe, maddeden oluşan soluk bir “köprü” ile birbirine bağlı gibi görünüyor.

Bu köprünün yapısal omurgasını, evrenin en gizemli “şeyi” olan karanlık madde oluşturuyor. Karanlık madde, ışıkla etkileşime girmeyerek etkili bir şekilde görünmezliğini koruyor, ancak kütle çekimiyle etkileşimi galaktik yapıların şekillenmesine yardımcı oluyor.

Ekip üyesi James Jee, “Aradığımız eksik parça bu. Perseus kümesinde gözlemlenen tüm tuhaf şekiller ve dönen gazlar artık büyük bir birleşme bağlamında anlam kazanıyor” dedi.

Galaksi kümeleri, bilinen evrendeki en büyük yapılardan bazılarıdır ve kütle çekim etkileriyle birbirine bağlı binlerce galaksiden oluşur.

Bilim insanları uzun zamandır bu kümelerin, Büyük Patlamadan bu yana evrendeki en güçlü olaylardan biri olabilecek yüksek enerjili birleşmeler yoluyla büyüdüğüne inanıyorlardı.

Yaklaşık 600 trilyon güneşe eşit bir kütleye sahip olan Perseus kümesi uzun zamandır galaksi kümeleri için “afiş çocuğu” olarak kabul ediliyordu.

Ancak, bu model galaksi kümesi, birleşme yoluyla büyümesine işaret eden belirleyici imzalardan yoksundu. Şimdiye kadar öyleydi.

Galaksi kümelerinin poster çocuğu şiddet dolu bir geçmişe sahip

Jee ve meslektaşları bu gizemi çözmek için Subaru Teleskobu ve Hyper Suprime-Cam’i kullanarak Perseus’un derinliklerine doğru daha önce hiç olmadığı kadar derinlere indiler.

Bu araştırma, Albert Einstein’ın 1915’te yayınladığı ve “genel görelilik” olarak bilinen kütle çekim teorisinin başyapıtı olan “kütleçekimsel merceklenme” adı verilen bir olguya dayanıyordu.

Genel görelilik, kütleye sahip nesnelerin uzay-zamanın dokusunun (uzay ve zamanın 4 boyutlu birleşimi) eğrilmesine neden olduğunu ve bu eğrilikten kütle çekiminin ortaya çıktığını belirtir.

Önceki İçerikGüneş’in Gizli Halesi Üç Boyutlu Gözlendi…