Bilim insanları, ilk kez, evrenin en zor yıldızlarından biri olan mavi bir süper devin yüzeyinden kaynaklanan manyetik dalgaları “görebildi”. Dünya’nın güneşi gibi bazı yıldızlar kararlıdır. Kimi yıldızlar ise çok daha düzensiz olabilirler. Mavi süper novalar, muazzam büyüklüklerinden dolayı, kendi bölgelerinde büyük bir farklılık gösterirler; Güneşin yaklaşık 20 katı kütleye sahiptirler ve yaydıkları toplam enerjileri, parlaklıkları 117 bin kat daha fazladır.
Yüzey sıcaklıkları 20.000 ila 50.000 santigrat derece arasındadır ve mavi parlaklıkları ile gece gökyüzünde görülen yıldızların çoğunun aslında mavi süper dev olduğu anlamına gelir.Bazı bilim insanları, bu mavi süpermenlere “rock-and-roll” yıldızlarının, hızlı yaşama ve genç yaşta ölme eğilimleri nedeniyle o gözle bakarlar. Muazzam büyüklükleri ve enerjileri karşılığında mavi süper novaların ömrü kısadır. Onlar sadece 10 milyon yıl kadar yaşarlar, ki bu size, güneşin 10 milyar yıllık ömrünün olduğunu öğrenene kadar uzun bir zaman gibi gelebilir.
Onlar hayatta iken, mavi devler kendi içlerinde muazzam miktarda enerji üretirler. Bu, yüzeye parlaklık ve yıldız rüzgârı olarak gelir, bu da yüzeyi saniyede 1.700 km veya saatte yaklaşık 3.802.792 mil hızla uçurabilir. Daha önce, bu muazzam enerjinin salınmasına izin veren yıldızların içinde gerçekte neler olduğunu bilmiyorduk. Şimdi, bilim insanları çekim dalgalarının yüzeylerinden geldiğini ve yıldızların daha zengin bir şekilde anlaşılmasının sağlanabileceğini buldular.KU Leuven üniversitesinden Dominic Bowman, “Pek çok mavi süper dev yıldızlarda dalgalarının keşfi bir eureka (buldum) anıydı. Bu yıldızlardaki titreşim başından beri oradaydı, modern uzay teleskoplarının onları gözlemleyebilmesi için beklemek zorunda kaldık. Ama şimdi sadece NASA uzay misyonları konser salonunun kapılarını açmayı başardı, yüzeydeki dalgaların frekanslarından, yıldız çekirdeği de dahil olmak üzere derin iç yapılarının fiziğini ve kimyasını çözebiliriz.”
Uluslararası bir bilim grubuyla birlikte çalışan KU Leuven ekibi, NASA’nın Kepler / K2 ve TESS uydularından toplanan verileri inceledi. Bu uzay araçlarının hiçbiri yıldızları incelemeye yönelik değildi; her ikisi de ötegezegenlere veya güneş sisteminin dışındaki gezegenlere odaklanarak inşa edilmişti.
Ancak, güneş sistemi dışı gezegenlerin bulunması yıldız bulma anlamına da gelmekte. Hem Kepler / K2 misyonu hem de TESS , gezegenlerin ışığının bir kısmını ana yıldızlarının engelleyeceği zamanki geçişleri için gökyüzünü tarıyorlar. Mavi super devleri haritalamak her iki görevin de işinin bir parçasıydı ve verileri, amaçladıkları çalışmaların dışında bile bilim insanlarına paha biçilemez geliyordu.