Kara delikler Dünya için bir tehdit midir?
İnsanoğlunun yıldızları yutan bu yoğun fenomenler hakkındaki anlayışı giderek daha da gelişiyor, bilim insanları son zamanlarda bir kara deliğin ışığını uzak tarafından gözlemlemekteler, bu uzun zamandır imkansız olduğu düşünülen bir olasılıktı.
Büyük kara delik geçen yıldızı parçalıyor
En baştan başlayalım. Çoğu bilimkurgu filmlerinde kabus malzemesi olan bir kara deliğin çekim alanı o kadar güçlüdür ki, hiçbir şey boşluğundan kaçamaz. Devasa, her şeyi yutan bir gök cismidir öyle ki ışık bile ondan kaçamaz.
Bu nedenle, büyük bir atılım olan Olay Ufku Teleskobu (EHT) Projesi’nin 10 Nisan 2019’da ilk fotoğrafını göndermesinden önce, hiçbir insan, olağanüstü boyutlarına rağmen, bir kara deliğe gerçek anlamda gözünü dikememişti.
Üç türü vardır: ilkel, yıldız ve süper kütleli.
Birincisi en küçüğüdür, ikincisi Samanyolu’muzun etrafında Sagittarius A* gibi en yaygın olanıdır ve üçüncüsü, en büyüğü: galaksilerin merkezinde gizlenen ve kökenleri bilinmeyen canavarlardır.
Bir kara deliğin olay ufku, ötesinde her şeyin unutulmaya yüz tuttuğu geri dönüşü olmayan bir noktadır. Öyle ki yıldızlar, gezegenler, gaz, toz, elektromanyetik radyasyonun her türü aklınıza ne gelirse kara deliğin yuttuğu yerdir.
Kara deliklerin varlığı ilk kez 1916’da Albert Einstein Genel Görelilik Teorisi’ndeki öngörmesiyle ortaya çıkmıştır. Ancak fenomenin ismi, Amerikalı astronom John Wheeler tarafından 1967 gibi yakın bir tarihte, fakat bulunduktan üç yıl sonra konur. Bu tuhaf gökcismi X-ışın astronomisinin ortaya çıkışıyla izlenen Cygnus X-1’dir.
Bildiğimiz şekliyle yaşam için bir tehdit oluşturuyorlar mı?
Bir şeyleri perspektife koymak için, iki yıl önce heyecanlı gökbilimciler tarafından “görülmeyeni gördüklerini” ilan ederek dolaşıma sokulan aşağıdaki fotoğraf, Başak kümesinde Dünya’dan yaklaşık 87 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan Messier 54 galaksisinin merkezindeki bir kara deliktir.
Daha sonraları, bilim insanları bu yaz, Dünya’dan sadece 100.5 ışık yılı uzaklıktaki Palomar 8 yıldız kümesinin arasında yer alan kendi galaksimizin içinde dolaşan yüzden fazla kara delikten oluşan geniş bir koleksiyon bulduklarında çok şaşırırlar.
Kara deliklerle ilgili çok şey bir gizem olmaya hala devam ederken, onlar hakkındaki fikirlerimizin çoğu teorik spekülasyondan biraz daha fazlasını ifade eder. Kesinlikle son derece tehlikeli olduklarıyla ilgili bir fikir birliği vardır, ayrıca yıldızları parçalama yetenekleri olduğu düşüncesi derinden rahatsız edici bir şeydir.
Christopher Nolan’ın gişe rekorları kıran Interstellar (2013) filminde görüldüğü gibi, kara deliğin içinden geçmeye ve başka bir galaksiye seyahat etmek için bir “solucan deliği” olarak kullanmaya çalışan bir astronotun hayatta kalma şansının çok umut verici olmadığı düşünülmektedir.
Bilim insanlarına göre, korkusuz uzay maceracısının sonunda, parçalanmadan önce spagetti gibi gerilmek veya yanan parçacıkların girdabı arasında hemen yanmaya başlamak daha olasıdır. Hatta öyle ki bu, önceden dönen bir uzay enkazı spiraliyle çarpışmadıklarını varsaymak bile demektir.
Dünyamızın yakın zamanda bir kara delik tarafından yutulma tehlikesi altında olup olmadığına gelince, muhtemelen bilim ne diyor diye sormak en iyisidir. ABD uzay ajansından Elizabeth Landau, “Evren büyük bir yer. Özellikle, bir kara deliğin güçlü çekim etkisine sahip olduğu bölgenin büyüklüğü, bir galaksinin boyutuna kıyasla oldukça sınırlıdır.”
“Bu durum, Samanyolu’nun ortasında bulunan süper kütleli kara delik için bile geçerlidir. Bu kara delik muhtemelen yakınlarında oluşan yıldızların çoğunu veya tamamını zaten ‘yemiştir’ ve daha uzaktaki yıldızlar çoğunlukla içeri çekilmekten kurtulmuş olarak güvendedirler.”
“Bu kara delik zaten Güneş’in kütlesinin birkaç milyon katı ağırlığında olduğundan, birkaç Güneş benzeri yıldızı daha yutarsa kütlesinde sadece küçük artışlar olacaktır. Dünya, Samanyolu merkezindeki kara delikten 26 bin ışık yılı uzaklıkta olduğundan içeri çekilme tehlikesi yoktur.”
Bir sanatçının derin uzayda bir kara delik oluşturması
Ve şöyle devam ediyor: “Gelecekteki galaksi çarpışmaları, örneğin iki kara deliğin birleşmesiyle kara deliklerin boyutlarının büyümesine neden olacaktır. Ancak çarpışmalar süresiz olarak gerçekleşmeyecek çünkü evren büyük ve genişliyor ve bu yüzden herhangi bir kaçak kara delik etkisinin ortaya çıkması pek olası değil.”
Ancak Landau, bu canavarlar ile kendi gezegenimiz arasında garip bir akrabalık olduğunu belirtiyor. “Yıldız kütleli kara deliklerin, yıldız patladığında geride artıkları kalıyor. Bu patlamalar, yaşam için gerekli olan karbon, azot ve oksijen gibi elementleri uzaya dağıtıyor.”
“İki nötron yıldızı, iki kara delik veya bir nötron yıldızı ve bir kara delik arasındaki birleşmeler, benzer şekilde bir gün yeni gezegenlerin bir parçası haline gelebilecek ağır elementleri etrafa yayarlar.”
“Yıldız patlamalarından kaynaklanan şok dalgaları da yeni yıldızların ve yeni güneş sistemlerinin oluşumunu tetikleyebilir. Yani, bir anlamda, Dünya’daki varlığımızı uzun zaman önce kara delikleri oluşturan patlamalara ve çarpışma olaylarına borçluyuz.”