Büyük Karanlık Enerji
Sutter, evrenin ilk günlerinde aydınlık madde – görebildiğiniz ve hissedebildiğiniz şeyler – ve karanlık maddenin birlikte kümelendiğini, karanlık alanlarla dolu büyük boş alanların geride bırakılmış olabileceğini öne sürdü. Bu , evreni ikiye bölen boş alanlar olduğu anlamına gelir. Bu yüzden, Sutter’ın gerekçesine göre, astronomların gizemli gücü anlamak ve belki de gözlemlemek isterlerse kendi manzaralarını belirlemeleri gereken yer burasıdır. Karanlık enerji, kozmoloji ve astronomi ile ilgili gözlemleri açıklamak için öne sürülen bir madde türü olarak tanımlanıyor. Karanlık enerji parçacıkları, ışıkla etkileşmediği için doğrudan gözlemlenemiyor, ancak çevrelerinde sebep oldukları etkiler sayesinde varlıkları anlaşılabiliyor. Evrendeki toplam madde miktarının yaklaşık %84’ünün karanlık madde ve karanlık enerji olduğu düşünülüyor. Karanlık enerjiyi oluşturan parçacıkların niteliği, günümüzde hâlâ tartışma konusu olmayı sürdürmekte. Pek çok araştırma grubu, doğrudan ya da dolaylı yöntemlerle, bu parçacıkları belirlemek için çalışıyor.
Karanlık Madde
Karanlık maddenin varlığına işaret eden bir diğer gözlemsel olgu ise, ışığın uzayda bükülmesi ile açıklanıyor. Genel görelilik kuramına göre büyük kütleler uzayı eğiyor. Işık ışınlarının uzayın eğriliğinden etkilenmesi, bazı gök cisimlerinin olduğundan daha büyük görünmesine neden oluyor. Merceklerin nesneleri olduğundan daha büyük göstermesine benzediği için kütle çekimsel mercekleme olarak adlandırılan bu olgu sayesinde, bir sistemin sadece geometrisini inceleyerek içerdiği kütle miktarı hesaplanabiliyor. Gökada kümeleri ile ilgili gözlemler de karanlık maddenin varlığına işaret ediyor.