Kozmosun başka yerlerindeki yaşamı nasıl tanıyacağız?
Bilim insanlarının her yıl yeni ve tuhaf öte gezegenler bulması, bildiğimiz şekliyle yaşamı aramada çok dar bir parametre olabilir.
Dünya dışı yaşam arayışında, astrobiyologlar bir muammayla karşı karşıya: Kozmosun başka bir yerinde yaşam ararken ne kadar genişlikte bir ağın içine bakmalılar? Ne de olsa bilim insanları, yaşamın burada, Dünya’da gelişmeyi başardığı aşırı ortamlar karşısında nasıl şok olduklarını unutulmamalıdır.
Bu yüzden evrenin beklenmedik şeylerle dolu olabileceğini hayal etmek çok da zor değil. Bununla birlikte, insanların gezegenler arası seyahatleri gerçeklikten daha fazla bilim kurgu olduğundan, araştırmacılar şu anda erişilebilir olan teknoloji ve yaşam bilgisi ile sınırlıdır. Ancak bu, yaratıcı olamayacakları anlamına gelmez.
Yaşam için adayları belirlemek
Astrobiyolojide, bir öte gezegenin dünya dışı yaşamı destekleyip desteklemediğini belirlemeye yönelik popüler bir teknik, gezegenin atmosferini geçiş yöntemiyle analiz etmeyi içerir.
Uzak bir yıldız, Dünya’dan baktığımıza göre dış gezegeninin arkasından geçtiğinde, yıldız ışığı, teleskoplarımıza gelmeden önce öte gezegenin atmosferinden süzülür. Gökbilimciler bir spektrograf kullanarak bu filtrelenmiş yıldız ışığını bileşenlerine ayırabilirler.
Ortaya çıkan bu emisyon spektrumunu analiz etmek, gökbilimcilere, yabancı dünyanın atmosferinde muhtemelen mevcut olan kimyasal elementlerin ayrıntılı bir kaydını sağlayabilir. Öte gezegenlerin atmosferlerini bu şekilde araştıran astrobiyologlar , geçmiş ya da şimdiki yaşam için biyolojik imza (bir canlı varlığın ardında bıraktığı yaşam kalıntısı) ya da kimyasal kanıt dedikleri şeyi ararlar.
Dünya üzerindeki bazı biyolojik süreçlerin atmosferimizde kimyasal izler bıraktığını bildiğimize göre, aynı izleri diğer gezegenlerin atmosferlerinde de tespit etmeyi başarırsak, o zaman canlı organizmaların diğer dünyalarda yaşadığına inanmak için iyi nedenlerimiz olacaktır.
Şu anda, geçiş yöntemi çoğunlukla ev sahibi yıldızların çok yakınında dönen dev, sıcak gezegenleri analiz etmek için kullanılıyor. Bunun nedeni, bu sıcak Jüpiterler, daha küçük, daha uzak yörüngelerde dönen dünyalardan daha sık yıldız ışığını engellediğinden, tespit edilmesi ve onaylanması çok daha kolay.
Varsayımlarla ilgili sorun
Bazı astrobiyologlar, dünya dışı organizmaların bildiğimiz hayattan çok farklı olabileceği ihtimaline açık olmamız gerektiğini savunuyorlar. Dünya üzerindeki bir organizmanın, solunum veya fotosentez sonucu karbondioksit veya su ürettiğinin en temel işaretlerinden biri, kozmosun başka bir yerinde yaşamın evrensel göstergesi olarak geçerli olmayabilir.
Princeton’dan David Kinney’e ve Dünya Dışı İstihbarat Arayışı (SETI) baş araştırmacısı Christopher Kempes’e göre, en tuhaf atmosfere sahip gezegenlere bakıyor olmalıyız.
Tuhaf atmosfere sahip gezegenler, dünya dışı yaşam için en olası ortamlar olarak kabul edilmelidir. ‘Anormallik’ parametreleri, Dünya merkezli olabilecek yaşamla ilgili varsayımlara dayanmak yerine verilere bağımlı olmalıdır. Kinney, “Kavramsal olarak, canlı diye tanımlamak istediğimiz evrendeki her şey arasında ortak bir nokta olmalı” diyor.
Kinney ve Kempes, konunun kimyasal olması gerektiği varsayımından uzaklaşarak, bazı yaygın tuzaklardan, yani biyotik olanları taklit eden abiyotik süreçlerden kaçınmayı umuyorlar. Kinney, “Aday biyo-imza gazları üreten abiyotik mekanizmalar bulan insanların öte gezegen araştırmalarında uzun bir geçmişi var. Ancak ‘veriler bize neyin anormal olduğunu söylesin’ diye de bakmalıyız” diyor.
Yine de argümanları birkaç temel varsayıma dayanıyor. Birincisi, belirli bir öte gezegen örneği, evrendeki tüm atmosferleri istatistiksel olarak temsil edebilir. 5 binden fazla öte gezegen adayı doğrulanmış olsa da, bilim insanları sadece Samanyolu içinde yüz milyarlarca gezegen olduğunu tahmin ediyor.
Ayrıca, bu gözlemlenebilir öte gezegenler kümesindeki yaşamın nadir olduğu ve canlı organizmaların yaşadıkları gezegenlerde biyo-imzalar bırakma eğiliminde olduğu varsayılır. Bu varsayımların her biri sorgulanabilir olsa da, bir gezegenin kimyasal bileşimi olağandışıysa, bu olağandışı bileşimin olası bir nedeni, o gezegende yaşamın var olmasıdır.