Bilim insanları güneş benzeri bir yıldızdan gelen bilinenlerden daha büyük bir fırtına tespit ettiler
Güneşimizin de benzer şekilde şiddetli bir geçmişi olabilir.
Bilim insanları, EK Draconis yıldızını, daha önce güneş benzeri bir yıldız için kaydedilenlerden daha büyük olduğu kanıtlanan bir plazma patlamasını uzaya fırlatırken gözlemlediler. Dünya’dan 111 ışık yılı uzaklıkta bulunan genç yıldız EK Draconis, güneşimizle yaklaşık olarak aynı boyut ve sıcaklıktadır. Ancak, yeni bir rapora göre şu anda çok daha çalkantılı bir yer olduğu anlaşılıyor.
Araştırmacıların öne sürdüğüne göre, Güneşimiz de Dünya ve komşu gezegenlerine geçmişte, benzer şekilde güçlü fırtınalarla damga vurmuş olabilir. Güneşimiz periyodik olarak halk arasında güneş patlamaları olarak bilinen radyasyon patlamaları yayar. Parlamalara bazen aşırı ısınmış madde veya plazma patlamaları eşlik eder. Bu olaylara güneş fırtınaları veya koronal kütle atımı denir.
Zaman zaman, plazma bulutları, Dünya’nın manyetik alanına ulaşarak uyduların işleyişini bozabilir ve elektrik kesintilerine neden olabilir; 1989’da Kanada’nın Quebec eyaletindeki tüm elektrik şebekesi bir güneş fırtınası nedeniyle arızalanmış günlerce elektrik kesintisi yaşanmıştır.
Boulder Üniversitesi’nde astrofizikçi Yuta Notsu, güneşimizin 4,6 milyar yıllık ömrü boyunca giderek fazlaca sakinleştiğini söylüyor. Notsu ve meslektaşlarının önceki çalışmaları, özellikle etkileyici “süper parlamaların” genç, hızlı dönen yıldızlarda en yaygın olduğunu, ancak güneşimiz gibi daha yaşlı yıldızlarda birkaç bin yılda bir meydana gelebileceğini gösteriyor.
Kaliforniya Üniversitesi’nden astrofizikçi Damian Christian, “Güneş vasat, orta yaşlı, sıkıcı bir yıldızdır; Parlamaları gerçekten o kadar enerjik değildir. Daha aktif yıldızları inceleyebilir ve onlardan öğrendiklerimizi güneşe uygulayabiliriz” diyor. “EK Draconis’e gelince, bu yıldız, 50 ila 125 milyon yaşında ve parlak bir yıldız. Bunun incelenmesi bir şekilde, güneşin milyarlarca yıl önce nasıl göründüğüne dair bir fikir verebilir.”
Notsu ve ekibi, TESS Uzay Teleskobunun yanı sıra yer tabanlı teleskoplardan yapılan gözlemleri kullanarak Ocak-Nisan 2020 arasında EK Draconis’i gözlemledi. 5 Nisan’da yıldız büyük bir süper parlama ile aydınlandı. Kısa bir süre sonra, araştırmacılar, teleskop tarafından alınan yıldız ışığının dalga boylarında belirgin bir kayma tespit ettiler. Notsu, “Bu durumda, yıldızdan uzakta bize doğru büyük miktarda bir plazmanın hareket ettiği sonucuna varabiliriz” diyor.
O ve meslektaşları, plazma balonunun saatte yaklaşık 1,5 milyon km hızlara varacak şekilde hareket ettiğini ve güneşimizden gelen en büyük fırlatmalardan 10 kat daha büyük bir kütleye sahip olduğunu tahmin ettiler. Christian, araştırmacıların teleskop gözlemlerinin EK Draconis’ten gelen bir koronal kütle atımı ile açıklanması için iyi bir durum olduğunu söylüyor. “Bu çok güzel bir sonuç” diyor.
Uzay Teleskobu Bilim Enstitüsü ve Johns Hopkins Üniversitesi’nden bir gökbilimci olan Rachel Osten, bulguların ilginç olmasına rağmen, “Daha inandırıcı olan şey, birden fazla olay ve belki de bu tür sonuçları gösteren birden çok yöntem” diyor. Gelecekte, Notsu ve meslektaşları daha fazla yıldız patlamasının araştırılmasını ve yıldızın yüzeyinden uzaklaştıkça plazmaya ne olduğunu takip etmeyi planlıyor.
“Yalnızca bir başlangıç aşaması tespit ettik. Nasıl geliştiğini bilmiyoruz” diyorlar. Yine de, kendisinin ve ekibinin gözlemlediği koronal kütle atımının, bilim insanlarının bu fırtınaların uzak yıldızlarda ve güneşimizde nasıl ortaya çıktığını anlamalarına yardımcı olabileceğini söylüyor. Notsu,ya göre “antik güneşten püsküren plazmanın, bugün Dünya’nınkinden çok daha ince olan Mars’ın atmosferine zarar vermiş olması muhtemeldir.”
Osten, yıldız fırtınalarının bir gezegenin yaşanabilir hale gelip gelmemesi üzerinde büyük bir etkisi olabileceğini söylüyor. Plazma bir gezegenin manyetik alanına ulaşırsa, yıkıcı etkileri atmosferini sert iyonlaştırıcı radyasyona karşı savunmasız bırakabilir. Osten, bir yıldızdan bir plazma kütlesinin uzağa fırlatılmasının, o yıldızın yörüngesindeki gezegenlerden birine çarpacağı anlamına gelmediğini kabul ediyor.
Yine de, koronal kitle püskürmeleri, uzayda yaşamı ararken potansiyel olarak Dünya benzeri bir gezegenin atmosferinin ötesinde neler olup bittiğini düşünmenin ne kadar önemli olduğunu vurguladığını söylüyor. “Bu araştırma dizisi bize her şeyin birbirine bağlı olduğunu söylüyor. Yalnızca gezegenlere odaklanamazsınız, yıldızları da anlamalısınız çünkü onlar bu tarifin içinde hayat yaratabilecek şeylerin önemli bir bileşenidir.”