Evren göz kamaştırıcı manzaralarla doludur. Ancak uzayın korkunç bir yanı da vardır. Yıldızların arasına gizlenmiş gölgeli figürler görünmeden pusuya yatmaktadır.
Tüm galaksi, uzun süredir ölü yıldızlarla dolu bir mezarlık olarak bile düşünülebilir. Ve bu sadece Samanyolu değil tüm evren biraz dev bir perili ev gibidir! Nancy Grace Roman Uzay Teleskopu, 2027’de fırlatıldığında tüyler ürpertici her türlü kozmik gizem aydınlanacak olsa da ancak şimdilik bazı gerçek, korkutucu uzay hikayeleri ile yetinmemiz gerekecektir.
Titrek Işıklar
Bir korku filminde işlerin ürkütücü olmaya başladığının ilk işaretlerinden biri, ışıkların titremeye başladığı zamandır. Bu, uzayda da her zaman olur! Ancak bunlar uğursuz bir alâmet olmak yerine, diğer yıldızların etrafında dönen gezegenleri bulmamıza yardımcı olurlar.
Roman Uzay teleskobu, gökadamızın kalbine doğru bakacak ve gökyüzünde yıldız çiftlerinin ne zaman aynı hizaya geldiğini görmek için onları izleyecektir. Böylece, daha yakın yıldız ve yörüngelerindeki gezegenler uzaktaki yıldızdan gelen ışığı mercek altına alacak ve kısa bir parlaklık yaratacaktır.
Bunun nedeni, her büyük nesnenin uzay-zaman dokusunu çarpıtması, ışığın yakınından geçtiğinde izlediği yolu değiştirmesidir. Mikro mercekleme adı verilen bu teknik kullanılarak yaklaşık 1000 gezegen bulunmuştur.
Görevi gereği ayrıca, gezegenler yörüngede dönerken ev sahibi yıldızının önünden geçerken ve yıldızdan aldığımız ışığı geçici olarak kararttığında küçük titreşimler görecektir. Roman Uzay Teleskopu bu şekilde 100 bin gezegen daha bulabilir!
Galaktik Hayaletler
Roman Uzay Teleskopu, galaksideki en iyi hayalet avcılarından biri olacaktır! Mikro mercekleme bir nesnenin ışığına değil çekim gücüne dayandığından, Samanyolu’nda sürüklenen her türlü görünmez hayaleti bulacaktır. Buna, bir yıldızın yörüngesinde dolaşmak yerine galakside tek başına dolaşan haydut gezegenler de dahildir.
Yıldız İskeletleri
Kara delikler gökyüzünde saklanan tek ölü yıldızlar değildir. Kara delik oluşturacak kadar büyük olmayan yıldızların yakıtı bittiğinde, dış katmanlarını patlatıp nötron yıldızları haline gelirler.
Bu yıldız çekirdekleri, doğrudan gözlemleyebildiğimiz en yoğun malzemedir. Bir şeker küpü nötron yıldızı malzemesi, Dünya’da yaklaşık 1 milyar ton ağırlığında olur! Roman Uzay Teleskopu, bu aşırı nesnelerin ne zaman çarpıştığını tespit edecektir.
Güneşimiz gibi daha küçük yıldızların daha az dramatik kaderi vardır. Yakıtları bittikten sonra şişerler ve sadece beyaz cüce denilen küçük, sıcak bir çekirdek kalana kadar dış katmanlarını silkelerler.
Bu dış katmanlar daha sonraki yıldız ve gezegen nesillerine dönüşebilir. Roman Uzay Teleskopu, muhtemelen bu tür ölü yıldızların kalıntılarını içeren yeni yıldızların canlandığı bölgeleri de keşfedecektir.
Kozmik Örümcek Ağları
Yeterince uzaklaşırsak, uzayın yapısının dev bir örümcek ağına benzediğini görürüz! Kozmik ağ, esas olarak karanlık madde olarak bilinen ve üzerine galaksilerin inşa edildiği gazla bağlanmış gizemli bir maddeden oluşan evrenin büyük ölçekli omurgasıdır.
Roman Teleskopu, kozmosun yapısını haritalamak için 10 milyondan fazla galaksinin kesin mesafelerini bularak, gökbilimcilerin evrenin genişlemesinin neden hızlandığını anlamalarına yardımcı olacaktır.